Romantik İlişki Sorunları: Aldatma
Aldatma, aldatılanların anlamlandırmakta aldatanların ise açıklamakta zorlandığı bir olgudur. Maalesef, aldatma ile yüzleşmek durumunda kalan çiftlerin sayısı oldukça fazla. Aldatma, ayrılık nedenlerinin ilk sıralarında yer almasına rağmen ilişkilerin ikinci bahar fırsatı olarak da karşımıza çıkmaktadır. Biliyorum, aldatma ve fırsat kelimelerini yan yana görmek biraz şaşırtıcı. Ama yazının ilerleyen kısımlarında bu ifadenin netliğe kavuşacağını umuyorum.
Aldatma denilince aklımıza ilk olarak cinsel anlamda tatmin ve doyum içeren eylemler gelse de aldatmanın pek çok türü vardır. Örneğin, pasif aldatma, kişinin partneri dışında bir başkasına karşı duymuş olduğu duygusal ve cinsel alandaki yakınlık kurma ve ilgi isteğidir. Bir başkasının yaptıklarıyla yakından ilgilenme, hayalini kurma ve iletişime geçme arzusudur. Arzu boyutunun eyleme dökülmesi (dışarda bir buluşma, yakınlaşma gibi) ise aktif aldatmadır. Cinsel aldatmada sadece cinsel tatmin, duygusal aldatmada ise sadece duygusal anlamda yakınlık söz konusudur. Duygusal aldatma birlikte vakit geçirme, dertleşme gibi karşılıklı etkileşim ya da platonik aşk şeklinde yaşanabilir
Bir eş, partnerini aldatmamalı, sadakat ve güven duygusunu zedeleyecek tutumlardan uzak durmalıdır. Elbette ki, bu konuda hem fikiriz. Öte yandan sıklıkla aldatmanın genelde bir sebep değil bir sonuç olduğu gözden kaçırılır. Aldatma sonrasında partnerler birbirlerini suçlamaya yönelir, yapılan hatalar ve geçmiş üzerinden şiddetli çatışmalar yaşanır. Bu çatışmalarda amaç, bir haklı ve bir haksız olduğu konusunda netliğe kavuşmaktır. Aldatan tarafın daha hatalı olduğu su götürmez bir gerçektir. Ancak aldatılan partnerin yüzdelik dilimdeki payı sandığınız kadar düşük olmayabilir. Bu noktada aldatmayı normalleştirmediğimi veya hak ettiğinizi söylemiyorum. Daha açık bir ifadeyle, ortada bir çift var ise ve biz bir hatalı arıyorsak aslında hatalı olanın çift olduğunu vurguluyorum. Çünkü ilişkiler bir kişi tarafından yaşanmaz ve şekillenmez. Dansın her zaman iki kişilik olduğunu göz önünde bulundurmamız gerekir.
Aldatma, ilişkinizde bir çatlak olduğunun göstergesidir. Demek ki, aldatma öncesinde ara ara hissettiğiniz ağrılar hiç de önemsiz değilmiş. Bu yüzden odak noktanızın ağrının kaynağı olması gerekir. Yani ne oldu da güvendiğiniz dağlara karlar yağdı? Ne oldu da böyle bir şey yaşamak durumunda kaldınız? Çuvaldızı yoğun duygularla sadece kendinize ya da partnerinize batırmak bu noktada hatalıdır ve depresif örüntülere neden olur. Zamanında ihmal ettiğiniz çatlaklara, sızıntının kaynağına yönelmenin tam vaktidir. Aldatmanın sebep yerine sonuç olduğunu kabul etmeden ilişkinizin yeni bir forma dönüşmesi mümkün değildir. Elbette ki, partnerin patolojik kişilik örüntüsü ya da patolojik yatkınlıkları varsa aldatmayı sonuç olarak ele alamayız. Örneğin, nevrotizm ve güvensiz bağlanma stili gibi kişilik özellikleri, alkol, madde, seks ve porno gibi bağımlılık durumları aldatma ihtimalini artıran faktörlerdir. Aldatmanın nedenlerini ele alırken partnerin kişilik özelliklerini göz ardı etmemeliyiz. Ancak yine de kişilik özellikleriyle ilişkiye dair özellikleri kıyasladığımızda ilişki faktörlerinin (ilişki tatmini vb.) daha etkili olduğunu söyleyebiliriz.
Aldatma nedenlerini ele aldığımızda, ailede ve çevrede aldatma olaylarının varlığı, nörotik kişilik yapısı, dürtüsellik eğilimi, cinsellik ve aşkı birbirinden ayırma, güçlü cinsel ilgi, çeşitli bağımlılık durumları ve duygusal özgürlük ihtiyacı gibi bireysel değişkenleri sıralayabiliriz. Partneri tarafından psikolojik şiddete (eleştirilme, aşağılanma gibi) maruz kalmayı ve uzun süreli ekonomik sıkıntıdan sonra refaha ermeyi de başlıca sebepler arasına alabiliriz. Aldatma durumunun nörotik kişiliğin özelliklerinden olan dürtüsellikle ilgili olabileceği düşünülmektedir. Çünkü yüksek dürtüsellik beraberinde cinsel fırsatlara göre hareket etmeyi, yüksek cinsel dürtüye sahip olmayı , bu yöndeki arzuyu belli eder davranmayı ve böylece daha fazla cinsel fırsat elde etmeyi beraberinde getirmektedir.
Aldatmayı ilişki faktörleri üzerinde ele aldığımızda ise, ilişkiden alınan düşük tatmin ya da ilişkideki cinsel ve duygusal paylaşımların az ya da düşük kalitede olması başlıca nedenler arasındadır. Aldatma olaylarında, ilişkide yalnız hissetme, yabancılaşma gibi olumsuz etkenlerin ilişki ve cinsel doyumsuzluğu pekiştirdiği görülmektedir. Başka bir deyişle, ilişkideki mutsuzluk ve çatışmalar, kronikleşmiş ilişki ve iletişim sorunları aldatmaya zemin hazırlar. İlişkide şehvet ve aşk duygularının korunuyor olması da bir başka etkendir. Bu duygular partner ile yaşanmıyorsa kişi temel ilişki ihtiyaçlarını (kaliteli zaman, iletişim, sevgi, saygı, cinsellik gibi) karşılamak için bir başkasına yönelebiliyor. Aç karnımızı doyurmak hepimizin eğilimidir nede olsa. Benzer şekilde, partnere karşı bilinçaltı olumsuz duygular (nefret, öfke, kin gibi) aldatma olgusunda sıklıkla karşımıza çıkar. İlişki sürecinde yatıştırılmayan, ifade edilmeyen ve unutulmayan yoğun duygular kişinin o duyguyu boşaltabilmek adına bir başka ilişkiye yönelmesinin nedenleri arasındadır. Ayrıca doğum sonrası rollerle ilgili yaşanan karmaşa, geniş aile sebebiyle çiftlerin yeterince yalnız vakit geçirememesi ve sosyoekonomik sıkıntılar diğer önemli değişkenlerdir.
Yas döneminde olduğu gibi aldatma sonrasında da bazı evrelerden geçilir. Tahmin edeceğiniz gibi önce şok yaşanır. Aldatma, travmatik bir etkiye sahiptir. Aldatıldığını öğrenmek kişi için yıkıcı bir etki yaratır. Beraberinde donup kalma, şaşkınlık, inkar, rasyonel düşünememe, sessizleşme ve ağlama nöbetleri gibi şok tepkileri gözlemlenir. Önce kişinin bu şok sürecini yaşaması ve atlatması gerekir. Ardından çöküş dönemi başlar. Acının daha derinden yaşandığı bu evrede, depresif bir tablo gözlenir. Öfke, utanç, yetersizlik, haksızlığa uğramışlık, hayal kırıklığı, çaresizlik, değersizlik ve çökkünlük gibi pek çok duygu deneyimlenir. Sevilmediğini ve istenmediğini hisseden bir birey için hiçlik duygusu ağırlık kazanır.
Kişinin pek çok soruya cevap aradığı düşünüş aşamasında ise, aldatmanın nedeni anlamlandırılmaya çalışılır. “Onu sevdi mi?” “Onunla birlikte oldu mu?” “Ne kadar süre görüştüler?” “Neler hissetti?” gibi pek çok soru açıkça cevaplanmadığı, belirsizlik ortadan kalkmadığı sürece çığ gibi büyür ve bir soru yumağına dönüşür. Aynı zamanda kişi, nasıl bir yol izleyeceğini bulmaya çalışır. “Ben şimdi ne yapacağım?” “Yakınlarımla paylaşmalı mıyım?” “Çocuklara anlatmalı mıyım? “ Eve ya da yatağa almalı mıyım?” “Ayrılmalı mıyım?” gibi soruları hemen hemen herkes kendine sorar. Bu süreçte duyguların etkisiyle hareket etme eğilimimiz varır. Ancak duygularla hareket etmek tavsiye edilen bir tercih değildir. Çünkü duygular ortadan kalktığında verilen kararlar geri dönülemez sonuçlara neden olabilir.
Bir zaman sonra aldatma öncesinde inkar edilen sızıntılar yavaş yavaş fark edilmeye başlanır. Hem bireysel hem ilişki sağlığı için gerekli olan yol kabulden geçer. Kabul olmazsa hatalar akılcı bir şekilde ele alınamaz. Kabul evresinde, ilişkinin onarıma ihtiyacı olduğunun fark edilmesiyle beraber kişinin bu yaşananları hazmedip hazmedemeyeceğini ele aldığı hazmediş evresi başlar. Bu noktada, kişinin ilişkideki hatalı davranışları fark edip etmediği, fark ettiyse de bu hataları düzeltmeye, ilişkisine şans vermeye dair arzusunun olup olmadığı önemlidir. Kişi partneriyle görüşmeye devam ederek ilişkinin geleceği ile ilgili içsel cevabını arar. Eğer kendi içsel cevabı olumlu ise partnerinden alacağı cevabı ve çabayı görmek üzere deneme dönemine adım atar.
Deneme döneminde, aidiyetin temeli olan güven duygusunun yeniden inşa edilmesi gerekir. Özrün davranışlara yansımasına ve zamana ihtiyaç duyulur. Bu dönemde partner sürekli kontrol edilir ve yoğun isteklerle karşılaşır. Takip etme, resim isteme, arkadaşlarını arama, hesaplarına bakma gibi kontrol davranışları bir süre devam eder. Bu süreçte partnerin sabrı ve çabası oldukça önemlidir. Yoğun duygular atlatıldıktan sonra kişinin ilişkinin geleceği ile ilgili karar alacağı noktaya gelinir. En azından sağlıklı sürecin bu olduğunu söyleyebiliriz. Aldatma sonrasında sağlıklı kararlar alınabilmesi için önce bazı evrelerden geçilmesi, yoğun duyguların atlatılması gerekir. Eğer sürecin sonunda kişi devam kararı verirse artık ilişkideki sorunları ele almak üzere evlilik ve çift terapisine başlanmalıdır.
Unutmayalım ki, affetmek bir tercihtir. Aynı sevmek ve mutlu olmak gibi. Sevgi ve güvenin tekrar yeşermesi için sadece izin verilir. Bunun için ise önce öfke ve intikam duygularından arınmak gerekir. Tabii ki bu süreçte partnerin de hatalarını telafi edebilmesi ve kendisine yeniden güvenilebileceğini göstermesi gerekir. Kısacası, affetmek içimizde başlayan ve karşılıklı etkileşime göre şekillenen bir yoldur.